İki Kırmızı Araba



Yine kırmızıdan bahsedeceğimi düşünüyorsanız aslında pek de yanıldığınız söylenemez ama bu kez başka bambaşka birilerinin kırmızılarından bahsedeceğim.  Şu an oturduğumuz eve ilk taşındığımızda gözümüze en önce çarpan şey evin önündeki driveway’de park edilmiş kırmızı Mazda marka araba olmuştu. Ne var bunda araba işte deyip geçmeyin. Bizi etkileyen arabanın rengi değil sahibi ve olduğu yerden 4 senedir hareket et(tiril)memesiydi. İtalyan ev sahibimizin küçük oğlu Irak’ta askerken yapılan bir tatbikat sonucu olmuştu. Aradan 4 sene geçmesine rağmen  Washnigton plakalı kırmızı arabayı oğlundan kalan bir hatıra olarak saklayan  anne babası onu satmaya yada gözlerinin önünden ayırmamaya karar vermişlerdi.  Önceleri garip gelse de bizde zamanla arabanın görüntüsüne alıştık. Hatta öyle ki evi tarif ederken arkadaşlara kırmızı arabanın olduğu ev şerhini düşmeden adres vermez olduk. Kaldırım kenarındaki ağaç gibi orda evin önünde duran bir nisandı işte… Aradan dört sene geçmesine rağmen hala siyahtan başka renk giymeyen ev sahibimizin görüntüsü evlat açısının ne denli derin olduğunu hatırlatırdı. Gözleri hep buğulu ve uzaklardaydı ve gülerken bile gözlerindeki buğuyu görmemek mümükün değildi. Evin arkasındaki minik bahçede eşiyle birlikte yetiştirdiği minik bostandaki domatesler, kabaklar, fesleğen, maydönöz, biberleri özenle dikmeleri, dibini temizlemelerini camdan özenle izlerdim. Minik hasatlarından bizleri de asla unutmazlar, sabah işe giderken kapıya asılı poşetin içinde mutlaka bahçeden koparılan taze sebzeleri ikram ederlerdi. Torunlarına İtalyan usulü pizza yaptığında bizi de unutmaz fırından çıkan sıcak pizzayı tepsisiyle getirirdi.  Acıyla yasamayı öğrenmiş ama acıyı unutmayı da yeğlememiş biriydi ev sahibimiz. Evinin dört bir yanında kıyafetlerinde, kolundaki bileklikte, kapının üstünde her yerde ama her yerde ölen oğlunun acısını temsil eden bir şeyler görebilirdiniz.
Ona göre daha sakin ve daha metanetli duran eşi bizim için Tony amcaydı. Eve her gelişimizde kapıda ‘Hello Pocalino!’ diye bizi karşılamasını unutmayacağım. Geçen ay ailelerini ziyaret için gittikleri İtalya seyahatinden Tony amca dönemedi. Kalp hastası eşine rağmen gayet sağlıklı görünen Tony amca kalp kirizinden İtalya’da vefat etmişti. Bahçeye diktiği domatesler, evin önündeki incir ağacının üzerine gerdiği file, bahçeyi kazıdığı küçük kürek boynu bükük kaldı.  Giderken kırmızı kamyonetini oğlunun arabasının tam yanına, driveway’ in öteki tarafına park etmişti. Şimdi iki kırmızı araba evin önünde kımıldamadan duruyor. Sanki olan biteni anlamış gibi mahsun bir duruşu var koca kamyonetin. Üstünde ‘İ am the proud parent of a soldier.’ Yazısı yandaki arabayla ilişkisini haykırıyor sanki görenlere.  İşte böyle iki kırmızı araba; iki ayrı hikaye ve hepimiz için tek son olan ölüm… Kırmızı kamyonetin sonunun diğer kırmızı araba gibi olmamasını diliyorum can-I gönülden ama o da uzun bir süre orda kalacak gibi görünüyor. Tony amcanın toprağı bol olsun….

Yorumlar

  1. ne güzel yazmışsın gözümde canlandı kırmızı arabalar...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Umut iyi bir kahvalti, fena bir aksam yemegidir.

YASAMAK ZOR ZANAAT VESSELAM...

Ardic Agaci