Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pencereden Bakmak

Resim
İlkokul 5. sınıfta ben de bir çok arkadaşım gibi Anadolu Lisesi sınavına hazirlik  için dershaneye gidiyordum. Bütün tanıdığım arkadaşlarım hafta içi dershaneye giderken, ben hafta içi okul sonrası kardeşime bakmak zorunda oldugumdan hafta sonu grubuna katilmak zorunda kalmistim.  Hafta sonu sınıfında devlet okulundan gelen benden başka kimse yoktu. O zaman şehirde tek özel okul vardı, ve o okuldaki  bütün 5.  sınıf ogrencileri   aynı dershanede hafta sonu toplanıyorlardı.  Kendimi çok yalnız ve yabancı hissettiğimi hatırlıyorum. Ha bir de belime kadar uzanan saçlarımı annemin sürekli iki belik (Örgü) yapması ilk kez  bu dershaneye gittiğim de  rahatsızlık vermeye başlamıştı. Matematik dersinde bir soruya diğerlerinden önce cevap versem, öğretmenimiz  hemen 'Bakın, kenar mahalledeki devlet okulundan gelen bir öğrenci sizden iyi yapıyor.' deyiverirdi. Eminim iyi niyetle, onlara ders vermek ve  beni de övmek adına söylüyordu ama 11 yasındaki bir çocuğun bu cümleler üzerine hi

Araf Meselesi I

Resim
Cocukken diger butun akranlarim gibi bende mahalledeki Muzeyyen Hoca'ya Kur'an ogrenmeye gitmistim. Sabah daha kimseler gelmemisken  erkenden gider, Hoca'nin rahlesinin onune kendi minderimi atardim; cunku bilirdim ki kimin minderi once konulduysa o dersini Hoca'dan erkenden alir sonra da arkadaslariyla bahcedeki seruvene katilabilir yada erkenden eve donup televizyonun onune kurulabilirdi. Tabi bu uyanikligim  yasca ve rutbece buyuk Kalfelerin (Kalfa imis dogrusu ama biz kalfe derdik o zaman)  dikkatini cekmis olacak ki sonralari minderi erkenden rahlenin onune koymam fayda etmemeye, zavalli minderimde her seferinde baska bir kalfenin minderinin altinda ezilmeye baslamisti. Her seferinde annemin camekanli sandigindan yuruttugum farkli bir yazmayla tutardim  Muzeyyen hocaya giden kisa yolu. Yazmanin ucundaki boncuklar, desenlere bakmak acayip ilgimi cekerdi ama oturup  isleme gibi bir hevesim asla ve kat'a olmadi.  Anneannem butun ahretlik bacilarinin yaninda Ho

Atlaslar Uzerine

Resim
Üniversitenin ilk yılında mitoloji adlı bir ders alıyorduk. O zamanın moda tabiriyle taşradaki küçük bir şehirden gelen bir öğrenci için  Yunan mitolojisi çok karmaşık ama bir o kadar da ilginç bir konuydu. Tabi sonraları mitolojinin Yunanlılarla sınırlı bir alan olmadığını, her medeniyetin kendine has mitolojik hikayelerinin olduğunu öğrenecektim.  Sürüsüne bereket tanrı, bir o kadar yarı tanrılar, tanrıların tanrısı Zeus'un karıştırdığı işler, onun kıskanç karısı Hera'nın zavallı Echo'nun sesini almasi,  Apollo'ya asik ayciceginin acikli hikayesi, namus timsali Dafne'nin  defne agacina donusmesi, didisinin didisi tarzı soy ağaçları, yarı at yada yarı keçi insanlar, daha neler neler..... Çevremdeki insanlara bu hikayeleri anlatmamak olur mu? Önce bir 'çık çık çık' sesi. Sonra 'Ya siz bunları mı işliyordunuz derste? Yazık sana. Tanrı yarı tanrı o da neymiş.' tarzı ayıplamalar... Tabi  hikayeleri dinlemekten hoşlanan bir kaç arkadaşımla yaptığım

Nehire Asik, Gole Tutsak

Resim
Okuyanlar bilirler Elif Safak'in Ask kitabi  nehire atilan bir tas metaforuyla baslar. Hani  akarsuya atarsin bir tasi, akarsu pek de aldirmaz ne attigina;  zira acelesi vardir, gidip kavusacagi baska bir akarsu, baska bir deniz bekliyordur onu sabirsizlikla. Ama  bir gole atarsaniz tasi aldirmamazlik edemez, once kucuk bir daire olusturur  tasin etrafinda,  sonra baska bir daire, sonra baska bir daire, sonra baska bir tanesi..... Gol eskisi gibi degildir artik. Yas 30'a gelene kadar bir akarsu gibidir coklarimizin hayati;  her an heyecanli, her an telasli, her gun farkli bir hikaye adeta. Atilan taslarin haddi hesabi olmasa da aldirmadan yola devam cunku ulasilacak bir den fazla menzil var; biri olmazsa digerine... Umudu kesmek yok, su dagin arkasi olmazsa digerinin arkasinda bekliyordur baska bir  menzil kollarini uzatmis sana.... Iste hic bitmeyecegini sandigimiz yollar bir gun bitipte coskun akan nehir durgun bir gole donustugunde once durulmanin verdigi dinginlik sonra d

Hepimiz Tukettigimiz Anlar Kadar Oluyuz Aslinda....

Resim
Dun gece bir bardak cay esliginde soyle bir gazete keyfi yapmaya karar vermisken gazetenin web sitesinde karsima cikan fotografla irkildim,  biraz once dudaklarima goturdugum sicacik cay anlamis olacak ki basina gelecekleri,  benden umudu kesmis, tepsiye somurtarak  geri donmustu bile... Iki yaslarinda ya var ya yok bir kiz cocugu cesedi bombalanmadan hemen sonra kalintilarin arasindan cikartilmis, ustu basi moloz yiginlarindan toz toprak olmus, kucaginda onu tutan kisi mi olu yoksa o kucuk kiz cocugu mu? Soylemesi zor.  Alt tarafta ki haber de de Gazze'nin bombalanmasini izlemek isteyen onlarca Israilli Gazze'ye en yakindaki tepelere durbunlerle  piknik yapmaya geldiler yaziyor; ellerinde durbunlerle gulumseyerek uzaklara bakan iki adamin resmiyle birlikte....    Sicak evimde, yani basimdaki sicak cayimla, kapinin onundeki arabamla o aciyi ne kadar hissedebilirim bir insan olarak  bilmiyorum. Hangi dava kucuk bir cocugun oldurulmesini  hakli cikartabilir?   Hepimiz yas

Mola Suremiz Dolmustur. Lutfen Yerlerinize Geciniz.

Resim
Basliktaki cumleyi hayatinda hic duymayan var midir? Zannetmiyorum. Benim kadar sik duyan kac kisi vardir bilmiyorum  ama hayatimin 3,5 yilini ozetleyebilecek cumlelerden biridir suphesiz. Dile kolay her hafta iki sehir  arasinda gecen, gidis gelis toplam sure  8 saat... Her yolculuk ayri bir macera, ayri bir dram, ayri bir komedi filmi gibiydi aslinda. Fonda calan Ankara havasi esliginde  enteresan cumlelerle bezeli sarkilar, otobusdeki agir kokuyu bastirmak icin kullanilan ama daha agir bir kokuya sahip sprey deodorantlar, keskin aromali ikramlik kahveler, cogunlukla bayat kekler, her mola yerinde sanki butun dunyaya yayin yapiyor  edasiyla yapilan   yuksek sesli anonslar, her kapi acildiginda insanin yuzune vuran  soguk havanin verdigi ferahlik, nerdeyse nefret ettigim ama belki de 15 defadan fazla otobusteki herkesle birlikte mecburen  izledigim yeni cekim  Hababam  Sinifi 3 filmi,  daha sayfalarca yazilacak bir suru sey...  Neler yasanmadi ki o otobuste. Hayatimin en onemli kar

Hos Gecinme Cemiyeti

Resim
Dun bir arkadasimla son zamanlarda bir kac kisiyle yasadigim tatsizliklardan bahsederken agzimdan birden 'Ben artik hos gecinme cemiyetindenim.' deyiverdim.  Bir an kendi kendime gulumsedim. Anneannemin beylik laflarindan birisidir  bu da. 'Hos Gecinme Cemiyeti' Simdilerde cemiyet yerine klup kelimesi daha sik kullaniliyor belkide Hos Gecinme Klubu kurmak lazim. Aslinda ne cok kisinin ihtiyaci var bir dusunsenize... Oyle cok yumusak biri oldugu soylenemezdi anneannemin. Babam damadi oldugu icin mi bilinmez 'Okusaydi kesin basbakan olurdu.' yorumunu yapardi sik sik.  7 yasina kadar tek cocuk olmanin verdigi avantaj midir dez avantaj midir bilmiyorum ama annem calistigi icin butun vaktim anneannemlerde, anneannemin dizinin dibinde gecti. 'Ahretlik' bacilariyla yaptiklari gunlere, her turlu mevlut organizasyonuna, Cuma gunleri 'Cuma'ya  arada birde benim icin muthis ilgi cekici ve bir suru hikayeyle dondugum 'Bakimci hocalara'  birlikte gi

Umut iyi bir kahvalti, fena bir aksam yemegidir.

Resim
Dun bir kose yazisinda basliktaki cumleyi okudum; biraz keskin ama bir o kadar da dogru bir  tespit sanki. Francis Bacon adli amca zamaninda soylemis bu cumleyi. Bayilirim  filozoflarin sozlerini okumayi bazen. Allah ozel bir yetenek vermis  bu adamlara.  Ozdeyis demisken aklima geliverdi yine. Anneannemden defaaatle duydugum baska bir tespiti. "Akil incir cekirdeginin icinde kizim." derdi ne zaman etrafta birilerinin beklenmedik onun tabiriyle delice bir seyler yaptigini duysak. Cok agladigimi gordugu zamanda soylerdi bu cumleyi, akrabalardan birinin dogum sonrasi gecirdigi bunalim uzerine de, bahce komsumuzun oglunun intihari uzerine de,  hastaligindan dolayi yasadigi izdiraptan aglayan anneme de ve   daha nelere nelere de.... Sadece filmlerde olur dedigimiz ne cok sey yanibasimizda hatta icimizde yasanabiliyor... Cocukken oturdugumuz ve anneannemlerin hala oturduklari mahallede evler tek yada  birkac katli ve  bahceliydi. Kapi komsusu tabirinden cok bahce komsusu tabir
Resim
Insanin aklina ansizin neler gelir... Suphesiz hersey gelebilir; kafasina takilan bir sorunun cevabi, uzun suredir arayipta bulamadigi bir esyanin yeri, yapmayi unuttugu bir isi....  Ama  alistigi, benimsedigi  her seyden coooook uzakta yasiyorsa;  koklamayi ozledigi bir cicegin kokusu, cocuklugunun anilarindan siyrilmis gelmis bir yemegin buruk tadi, onlarsiz  ellerim nasil olurdu ki dedigi siillleri, binbir zorluklarla utulemeye calistigi uzun pileli okul etegi, komsunun kayinvalidesinin basindan asagi aktardigi sehriye corbasini saclarindan temizlemeye calistigi gun, agacin ustunde ortadan ikiye catlamis narin goruntusu, kulaklarina kupe yaptigi kirazlar, daha neler neler gelir insanin aklina ...  Iste ben bu sebebledir ki yazmayi istedim, istedim ki gun gelip aklimdan busbutun cikmasinlar... Eger benim gibi hatirlamak isteyenler varsa onlarda buyrun okusunlar, hatirlasinlar...