Pencereden Bakmak



İlkokul 5. sınıfta ben de bir çok arkadaşım gibi Anadolu Lisesi sınavına hazirlik  için dershaneye gidiyordum. Bütün tanıdığım arkadaşlarım hafta içi dershaneye giderken, ben hafta içi okul sonrası kardeşime bakmak zorunda oldugumdan hafta sonu grubuna katilmak zorunda kalmistim.  Hafta sonu sınıfında devlet okulundan gelen benden başka kimse yoktu. O zaman şehirde tek özel okul vardı, ve o okuldaki  bütün 5.  sınıf ogrencileri   aynı dershanede hafta sonu toplanıyorlardı.  Kendimi çok yalnız ve yabancı hissettiğimi hatırlıyorum. Ha bir de belime kadar uzanan saçlarımı annemin sürekli iki belik (Örgü) yapması ilk kez  bu dershaneye gittiğim de  rahatsızlık vermeye başlamıştı. Matematik dersinde bir soruya diğerlerinden önce cevap versem, öğretmenimiz  hemen 'Bakın, kenar mahalledeki devlet okulundan gelen bir öğrenci sizden iyi yapıyor.' deyiverirdi. Eminim iyi niyetle, onlara ders vermek ve  beni de övmek adına söylüyordu ama 11 yasındaki bir çocuğun bu cümleler üzerine hissettiği ezikliği tarif  etmek zor, ha birde iki yana sarkan upuzun belikleri varsa... Sonraları annemden hafta sonu için değişik saç modelleri istediğimi hatırlıyorum. Her neyse nerden geliverdi aklıma şimdi bütün bunlar??  Ha pencereden bakmaktan bahsedecektim. Iste bu hafta sonu kursunda, Türkçe dersinde, öğretmen  kompozisyon yetegimizi gelistirmek icin tek bir kelime veriyordu ve onu düşünerek bir kaç cümle yazmamizi istiyordu. Kapı ve pencere bu kelimelerden bazılarıydı. Nerden mi hatırlıyorum?? Yazdıklarımı o kadar beğenmişti ki, Matematik öğretmeninin yaptığı gibi beni 'kenar mahalle okulundan gelmeme rağmen ne kadar güzel cümleler kurduğum'u soyleyerek  herkesin önünde ödüllendirmişti(!)
    Pencereden bakmayı hep sevmişimdir belki de  üniversitede Sanat Akımları dersinde,   orta çağda kadınların cicek bahçelerinde  içi boş bir çerçeveyi gözlerine tutarak doğayı seyrettiklerini, çünkü çerçevenin manzaraya şekil verdiği ve şeklin manzarayı güzelleştirdiğini  öğrendiğimden dolayıdır. 'Format is the essence of  the aesthetic.'
Her pencereden bakmak aynı tadı vermez ama insana; şöyle biraz yüksekçe olacak ama çok da yüksek olmayacak yoksa detayları göremez insan. Yaslanmaya müsait olması da cabası tabi. İşte anneannemlerin mutfağında  tam da böyle bir pencere vardı. Pencerenin baktığınızda evin önündeki  elma ağacı, sokağın karşısında da  aralarında yüksekçe bir duvar olan  iki ev sizi  karşılardı. Elma ağacına özellikle İlkbahar ayında bakmaya bayılırdım, tabi bir de son baharda, elmalar ampul gibi dallardan sarkmaya başlayınca... Karşıdaki evde düğün olduğu günde pencerenin kenarına çoktan kurulup dışardaki manzarayı izlemeye başlamıştım. Anneannemin tabiriyle tam bir  'sofu düğünü'ydü. Surekli ' Peh peh ne akilli kadin su Saime Hanim? Kiskibar yemekler hazirlamislar, kiyili kipili millet yiyor  ya bizimkilerin dugunu boyle mi oldu??' diye dayimin  dugununu aklina getirip hayiflaniyordu. Sokakta masalar kurulmuş erkekler yemek yerken; bayanlar karşıdaki diğer evin bahçesinde toplanmaya başlamışlardı. Gelinin düğün alanına katılmasını beklerken asla tahmin edemeyeceğim, bugün bile nasıl oldu da düşmeden başardı diye düşündüğüm bir yolla geldi gelin, bayanların olduğu düğün alanına. Muhtemel sokaktaki erkek yoğunluğunun arasından gelini geçirmek istemediler ki evin bahçesinde gelin duvağı kapalı bir süre  bekledi. Bu esnada ben elimde kocaman bir elmayı sularını akıta akıta dişlemekle meşguldüm. Bir içeri bir dışarı koşuşturup duran kadınlar önce bir pardesü getirdiler ve giydirdiler geline ama gelinliğin üzerine dar gelmiş olacak ki  cok gecmeden pardesüyü cikardılar. Zavallı gelin ortada öylece beklerken koşturup duran tombul teyzelerden birisi alelacele dışarıya çıktı, sanırım oğluydu, birinin  kulağına bir şeyler fısıldadı. Bir kaç dakika sonra başka bir komşudan ödünç alınan tahta merdiven bahçeye girerken bendeki şaşkınlık bir kat  daha artmış, elmadan ise çekirdekleri dışında eser kalmamıştı. Yeni gelen merdiveni duvardan diğer bahçeye gönderdikten sonra kendi bahçelerindeki tahta merdiveni de duvarın kendilerinden olan tarafina  dayadılar. Ha düştü ha düşecek derken gelin duvarın önce üstüne oradan da diğer merdiveni kullanarak dusmeden asagi  inmeyi başardı. Şimdi o kadıncağızla ne zaman karşılaşsam aklıma  merdivendeki resmi  geliverir ve gülmekten kendimi alamam.
Aynı pencerede sahit olduğum olay diğeri kadar komik değildi ne yazık ki... Mutfağa girip öylesine pencerenin önüne birkaç dakikalığına kurulmuşken bu kez bir çığlık sesiyle irkiliverdim. Karşı evin ikinci katında bir kızılca kıyamet kopuyor, kadının birisi çığlık çığlığa haykırıyordu. Sonra gelen ambulans ve polis arabası gerçekten önemli bir şeyler oldugunun  sinyalini veriyordu. Neden sonra sedyeyle birilerini bahçeden çıkardıklarını gördum. Sonradan öğrendim ki orta katta oturan kiracının yeni evli kızı balkondan aşağı atlayıp intihar etmek istemişti. Kocasının eziyetlerine dayanamayıp kaçtığını sonra kocasının onu  kaçırıp çok fena dövdüğünü komşulardan duydum. Neyse ki bir kaç kırık dışında önemli bi sıkıntısı olmamış, kısa sürede iyileşmişti. Sonradan tekrar evlendiğini ve  mutlu olduğunu duydum anneannemden. Iste boyle pencere aslinda hep ice dondurdugumuz bakislarimizi disariya yonlendirdigi, otekinin umursamamiz gerektigini hatirlattigi icin belki de bu kadar onemlidir.  Pencere pervazlarindaki karanfilleri de unutmamak lazim...Bugulandiginda resim tablosuna donusturduklerimizi de...Pencereden bakmayı özlüyorum şimdilerde, sanırım bakacak bir pencerem olmadığından yada  baksam da  göremeyeceğimden korktuğumdan galiba..... Penceresiz Kalanlardan etmesin Allah bizi..Cok arabesk oldu ama ne yapalim hayat dedigimiz de bu degil mi?
http://www.youtube.com/watch?v=nG9ByIiips8


Yorumlar

  1. Bakmak ama gorememek...

    YanıtlaSil
  2. Karsi pencereden nasil gorunuorum acaba:S

    YanıtlaSil
  3. çocukluk anıların şahane ,yaşarken muhteşem gelmiyordur muhtemelen,şuanda onları seyrettiğin pencereden gördüğün ve tasvir ettiğin şekil belki bizi okurken bu kadar eğlendiren :) yazman ne iyi oldu dostum yaa elime elme alıp öyle okumak istedim yazdıklarını pencerenin önünde hissettim kendimi, pencerelerimizin şekli değişiyor sadece, her daim penceremiz var yeter ki durup seyrettiğimiz fark edelim..sevgiler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Umut iyi bir kahvalti, fena bir aksam yemegidir.

YASAMAK ZOR ZANAAT VESSELAM...

Ardic Agaci