Nerde Kalmisti(k)?

"Zorunlu olarak gunde  4 defa 20 dakikaligina yalniz kalip sehbanin ustundeki ipad'de Dark dizisi izliyorum. Izlemesi kolay olmadigi gibi anlamasi da zor. Diyelim ki gecmise gidip kendimle su anki halimle bir konusma yapsam neler soylerim?  Hata yapacaksin ilerde su karari vererek yapma demem bir sey degistirir mi? Bugun olanlari soylesem bana inanir mi? Dogru bildigin bazi seyler gorundukleri gibi degil desem bana ne tepki gosterir?  Bosuna umut etme hala su problemlerle bas ediyor olacaksin desem cok uzulur mu?  Dun bugun yarin ekseninde bedenim bugunde tutuklu olsa da kalbim gecmis ve gelecege kisa sureli yolculuklarla mesgul. Blog da yazmayali 2 seneyi gecmis. Neler oldu bu gecen iki sene de... Kisaca Cok sey oldu. Beklenmeyen minik bir kus yavrusu daha katildi aramiza... Lapiska sacli, bal bi kiz...  Cogaltti bizi...  Bir taraftan cokca da azaldim. Telefon rehberim azaldi, Zevk aldigimi dusundugum aktiviteler azaldi,  kelimelerim azaldi. 

Dark diyor ki " Ne kadar cabalarsan cabala gecmisi degistiremezsin cunku kendinle giristigin savasi kazanman imkansiz." Universitede okudugumuz onlarca tiyatro eserinden iki tanesi aklima zincir atmis sanirim. biri Thomas Shepard'in The Curse of the Starving Class, digeri de Edward Albee'nin The Zoo Story.  New yorker magazine The Curse of the Starving Class'i anlatirken 'emotional malnourishment' ifdesini kullaniyor. Yani duygusal aclik, olmama, tamamlanamama ve ne kadar istersen iste seni sen yapan seylerden kopamama..." 


Draft olarak kalan yukaridaki yaziyi okuyunca kendi kendime neden gunde 4 defa 20 dakikalik araliklarla yalniz kaliyordum ki acaba diye sordum. Tam kafasini kasiyan emojilik bir soru. Sonra sut sagma araliklarindan bahsettigimi anladim. Aradan gecen bir seneye yakin surede beni acayip daraltan sut sagma gunluk rutininden kurtuldugumu hatirladim ve derin bir ic cektim. Aralik 2019 tarihli taslagi neden bilmem tamamlamamisim. Bu surede Dark'in 3. sezonu yayinlandi ama dikkat istedigi icin firsat bulup izleyemedim henuz. En buyuk nemesisinin kendin oldugunu bilmekte, sanirim, hikayenin gizemini azaltip etkisini artirdi.  Nemesis demisken gecen hafta sonu izledigim The Haunting of Bly Manor da da vardi ayni motif. En buyuk dusmanin kendinsin. Doppelganger, nemesis, nefis yada her ne dersen de, herkes kendine mahkum...Korku temali oykulerden hoslanmam ama Bly Manor'i sevdim. British aksani, karakterlerin saglamligi ve olay kurgusu binge watching yaptirdi, hem de uc cocukla ne zorluklarla...

Onca aradan sonra yazmak ilginc. Devami gelsin mi ansizin gelir aklima hikayelerinin yada artik yeni seyler soyleme vakti diyerek veda etmek mi gerek bilemiyorum. Benim doppelganger im de kulagima her daim fisildiyor birseyler... Bugunlerde negotiation havasindayiz. Sonuclar yakinda yada belki de cok irakta...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Umut iyi bir kahvalti, fena bir aksam yemegidir.

YASAMAK ZOR ZANAAT VESSELAM...

Ardic Agaci