YASAMAK ZOR ZANAAT VESSELAM...

 


Nazım Hikmet bu sözü sanki sana yazmıştı babacığım, hayatının mottosuydu adeta. Yalan yok, her konuşmamızda en az birkaç kez "Yaşamak zor zanaat vesselam..." demenden çok da hoşnut değildim. "Ya baba" derdim çoğunlukla, keşke başka bir şey söylesen. Neydi bu kadar zor olan şimdi düşünüyorum. Yapamadıklarının acısını böyle bastırıyordun belki de... Aslında yaptıkların yeter de artardı bile... 9 yaşıma kadar affedersin iç çamaşırım bile yoktu benim demiştin bir keresinde, okul uniformasının ceketini büyük abinin ceketini bozdurup diktirdiğini anlatmıştın. Yokluktan mı yoksa umursamadıklarından mı bilmiyorum ama liseye kaydolurken bile kahvehanede oturan aynı köylü komsunuzdan velin olman için yardım istediğini anlatmıştın. Babanın imam hatibe gönderme ısrarına uymadığın için zorlu geçmiş bütün okul yılların. Belki bu sebep gözleri buğulu bir çocuk otururdu gözlerine ne zaman baksam.

Senin ve annemin gidisiyle anladım gerçekten hayatın ne kadar daha zor olabileceğini. Burnumun direği sızlıyor babacığım... O kadar özlüyorum ki sizi... Ciğerime işliyor bu derin acı. Bazen arabada senin sevdiğin Türkülerden birini açıp ağlıyorum bağıra çağıra umarsızca... Boğazım tıkanıyor, nefes almakta zorluk çekiyorum.

Amerika'ya ilk geldiğinde çekmiştim bu fotoğrafı. Sabah işe giderken öylesine çekilmiş bir kare... Yüzleriniz bile tam görünmüyor. Çektiğim her kare o kadar değerli ki artık... Bir daha ne zaman nasıl görüşeceğiz babacığım? Bana hep beni kendine hasret bırakıyorsun, ötede sorarlarsa sana dair tek şikayetim ayrı kalmamız derdin. Oldu mu şimdi babacığım, sende beni kendine hasret bıraktın. Bizi bu dünyada yapayalnız bırakıp neden gittiniz? Son anında aklında ne geçti babacığım, acı çekmiş olabileceğiniz ihtimali mahvediyor beni... Lütfen bir haber gönderin bana...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Umut iyi bir kahvalti, fena bir aksam yemegidir.

Ardic Agaci