Damdaki Cocuk


Resimdeki çocukla kısa süreliğine de olsa yer değiştirmeyi nasıl da çekti canım. Büyüdüğüm memlekette evlerın çatılari değil damları olurdu. Kış günleri hariç damlar evin en canlı, en kullanışlı mekanları olup, günün bölümüne göre mutfak, oturma odası ve yatak odası olarak işlev görürler, cıvıl cıvıl hayat kokarlardı. Yaz yaklaştığında önce bulgur kaynama seronomisi başlar, mis gibi kokan bulgur bembeyaz çarşaflara serilip damın başında arzı endam ederdi. Çok geçmeden kurutulmak için pazardan alınan patlıcan, biber, kabak dizi dizi iplere aşılıp iplerde çamaşırların yerini aldığında damın başındaki manzara daha da renklenir, her geçen gün yeşilden kızıla dönen biberlerin görüntüsü insanı şaşırtırdı. Kurutulmuş biber, patlıcan, kabak dizileri kilerdeki yerini alır almaz bu kez günlerce sürecek tarhana yapma süreci başlardı ki benim için yılın en mutlu ve mesut anları  tarhanın çiğlerin üzerine serildiği günün akşamında damın başında yapılan adeta bir şölene dönüşen  firik  yeme ve dağıtma  zamanlarıydı. Güzel olan her ailenin ayrı ayrı yaptığı her tarhana  yapıminda bu şölen tekrarlanırdı. Mis gibi kokan yoğurt, kekik ve doğme karışımının damın başındaki saptaların üstündeki dizi dizi görüntüsü memleket diyince burnumun direğini sızlatan ilk sahneler arasındadır. Tarhananın hazırlık aşaması, yoğurdun alınması, kocaman don kazanlarının içinde ağır ateşte fokur fokur kaynaması, dibi tuttu tuutmadı tartışması, ya eksimezse  kaygıları, test denilen kocaman leğenlerde tarhanın asıyla katığını karıştırmaya  çalışan renk renk çiçekli basma kumaştan dikilen şalvarlarıyla  diz çöküp olanca güçleriyle işlerine odaklanan akraba, komşu kadınlar, hele hele tarhanın asından ayrılan doğmeye atılan tereyağın usulca erimesi ve yanında bol domatesli, narekşili salatayla öğle yemeği olarak yenmesi, içine atılan buz tanelerinin rengini anında beyazlaştıran mis kokulu yoğurttan yapılan ayran.... Aman Yarabbim Ne saadet!!!!   Tarhana hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki belki başka bir yazıda anlatılabilir. Gelelim damda düzenlenen diğer etkinliklere... Tarhana süreci biter bitmez bu kez kıpkırmızı biberler salça yapımı için sahneyi alırlar. Önce yıkanıp sonra ayıklanan biberler önceleri kollu makinelerde sonraları ise otomatik kıyma makinelarında püre haline getirilirken  boy boy renk renk tepsilerde güneşin kucağına kırmızı bir çiçek demeti gibi bırakılirlardı. Her gün azalan tepsi sayısı salçaya dönüşme sürecinin hızına dair bilgiler verir, hazır olduğunda ve tepsi sayısı bire indiğinde tuzla ve az yağ ile buluşan salça kilerdeki yerini alırdı. Güze yaklaşılan dönemde bu kez sumak eksisi çıkarma telaşı  yine boy boy tepsilerde çekilmeyi bekleyen siyah suyla kendini gösterir, ona tarhana çiğlerinden emekliliği yakın olan bir çığın üstüne serilmiş dilim dilim elmalar, incirler, kayısılar, üstüne beyaz tülbent geçirilen çeşit çeşit reçellerle dolu kazanlar eşlik ederdi. Anlayacağınız neredeyse Ekim ayının ortalarına kadar damdaki gıda şenliği hiç bitmezdi. Şüphesiz tek şenlik gıda üzerine değildi ama onları  başka bir yazıda hatırlamak geliyor içimden. İşte bütün bu gıda şenliğinin arasında bir çocuk olmak tarifi bambaşka bir duyguydu. Bazen ağlamak icin  dama kaçardım, bazen de yalnız kalıp  kilerden yada damdaki nevalelerden bir avuç alıp yerken şehrin silüetini izlemek için. Hafif esen rüzgar saçlarımı dalgalandırırken  dokuldu kirlendi endisesi olmadan tarhana, kurutulmus meyvelerin damakta biraktigi tat   damda olmanın verdiği tarifsiz zevkler arasindaydi. Sehrin siluetine ek olarak  komşu evlerin bahçeleri, sokaktaki insanların geçişi, öbür komşu damlardaki tarhana bulgur şenlikleri...İlkokul 3. sınıftan itibaren balkonlara hapsedilen dam tutkumu anneannemlere her gidişimde bir kez daha hatırlasamda ve damla azcık hasbihal etsek de biliyorum ki oda eski neşeli cıvıl cıvıl günlerini arıyor tıpkı benim gibi.....  Resimdeki çocuk ansızın aklıma ne çok şey getirdi bu kez.
*Resim    Iranli bir ressamin sitesinden alinti. http://imanmaleki.com/en/Galery/endofexaminations.htm
Dahasini gormek isteyenler siteyi ziyaret edebilirler. 

Yorumlar

  1. ne güzel anlatmışsın damları.. okuyan herkes yaşamış gibi olur mu illa bizim oralardan olmak gerekir mi bilmiyorum ama burnumda tüttü yaanii..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Umut iyi bir kahvalti, fena bir aksam yemegidir.

YASAMAK ZOR ZANAAT VESSELAM...

Ardic Agaci