31 Bahar + 1 Bahar - Hazan Mevsimi / Guz =??? Elde Var Kac ???



Sabah işe giderken önünden geçtiğim evlerin önündeki rengarenk çiçeklere, pembe, eflatun, beyaz çiçeklerle bezenmiş ağaçlara, havadaki bahar kokusuna dalıp gitmemek elde değil bugünlerde.... Bahar umut, aşk, neşe soluklatıyor kısacık ömründe... Yaz doğumlu olduğuma göre ilk yıl baharı saymazsak 30 kusur bahar geçirmişim. Hatırladığım ilk bahar bahçeli evimizin bahçesindeki iki kiraz ve bir vişne ağacının çiçeklerine dair... Anneannemlerle bizim evi ayıran duvarın köşesindeki miş kokulu leylağı nasıl unuturum?? Bitmiş yağ tenekelerine dikilmiş gülleri şimdinin süslü puslu saksılarında salınan güllere asla değişmem. Hele evin girişine yakın yerde  arz-i endam eden, tüm duvarı nerdeyse kaplayan sarmaşık güller... Açık pembe, uçarı, yaramaz çocuklar gibi bir görünüp bir kaybolan ama uzun süre arzı endam eden  'adi' güller.. Bilmiyorum kim yakıştırmış onlara böyle kötü bir sıfatı ama aşı güllerin aristokrasi altında ezilsede mis gibi kokularıyla etrafı büyüleyen, gül şerbeti, suyu, reçeli olarak sofralarda da varlığını hissettiren mis gibi doğal güller....
Birde anneannemlerin bütün balkon ve dama çıkan merdiveni çevreleyen sapsarı çiçekleriyle beni büyüleyen yasemen.... Ve yine bütün balkonu çevreleyen büyüklü küçüklü bir sürü teneke kutuda güller, elleme kustümler, sus biberleri, balık ağızları....Iyi ki bütün bunları görebilecek bir evde ve mahallede yaşamışım çocukken diyorum şimdi kendi kendime...
Köye yazları gitsekte bahar oraya geç geldiğinden olsa gerek mevsim yaz olsa da baharin esintilerinden mahrum etmezdi bizi... Evlerin önündeki mütevazı kır çiçekleri, papatyalar, çitlıklar, ayı gülleri, yaprağı güzeller, mentoller, su kenarında biten soğukluk, ebe gümeci ,ısırgan, annemin favorisi işkin otu ve daha ismini hatırlayamadığım bir sürü çiçek, bitki, ağaç... Bahar deyince erik nasıl unutulur? Tuza banıp yemek, dişlerini kamaştırması... Arkadaşı çağlayı da unutmamak gerek.. Taze taze ne güzel olur...
Hatırladığım diğer bir bahar üniversite yıllarına dair... Bahar gelince kampüste gezmek, yalnız gezerken keşfettiğim fakültenin altındaki küçük saklı bahçe:  fiskiyeli havuz, etrafı sarmaşıklarla kaplı bir kamelya... Elimde enterasan bir roman.... Sanki üniversitenin bahçesi değilde gizli bir bahçede kaybolmuş gibi hissetmek içten bile değil....
Başka bir baharda hayatımın 7 yılını geçirdiğim universite sonrasi zorunlu ikamet yerim olan küçük şehire dair... Bozkır havasından mı yoksa şehir merkezindeki yerleşim darlığından mı bilinmez;  ise giderken önünden mecburen geçtiğim meteroloji istasyonunun bahçesindeki bir kaç ağaçtan başka baharın geldiğini kostümleriyle anlatan ağaç yok gibiydi nerdeyse... Olanlarda yüksek duvarlarla çevrelenmiş bahçelere saklanmışlardı adeta... Yine de şehri kuşatan tepelerin çevresindeki badem ağaçları, ağaç diplerindeki yeşil otlar baharın habercisiydi bakmak isteyene....
Şimdi yine bir bahara şahit oluyorken ilerde neler hatırlayacağımı kestirmek çok güç olmasa da yine de merak ediyor insan gelecekteki kendisini? O ne biçim şey demeden önce kainatın özündeki değişimin bir parçası olduğumuzu hatırlatmak isterim. Bedenimiz gibi, ruhumuz, duygularımız, olaylara verdiğimiz tepkiler, algılarımız  da günbegün değişiyor. Bazen eski bir fotoğraftaki bir resimdeki beni nerelerde unutmuş olduğumu hatırlamaya çalışıyorum... Kesin bir şey var ki çoook uzaklarda!!!!!!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Umut iyi bir kahvalti, fena bir aksam yemegidir.

YASAMAK ZOR ZANAAT VESSELAM...

Ardic Agaci