Entropi Yada Duzensizlik Duzeni



Hafta sonu yaklaşırken annemden en sık duyduğum yakınmalardan birisi de  evin ne çabuk kirle(til)ndiğine dairdi. Sabah erkenden kalkar, elektrik süpürgesini çalıştırır, biz onu kızdırmadan sessiz adımlarla mutfakta kahvaltı hazırlamaya çalışırken bir cumartesi klasiği haline gelen temizlik konusundaki cümleleri birbiri ardınca sıralar, (En meşhuru Aslan yattığı yerden belli olur ki  yiyorsan ben aslan mıyım deme cesaretini göster de gör gününü!)  sonra da kahvaltıya ısrarla çağırmamız sonrasında gelse de evi temiz tutmadığımız yüzünden kırgın, kızgın ve yorgun günün geri kalan bir kaç saatine bu psikolojiyle devam ederdi(k). Sevgili anneciğime keşke diyebilseydim: 'Anneciğim bak bir fizik kuralı var. Termodinamiğin ikinci kanunu yada diğer deyişle entropi. Buna göre her şey düzenden düzensizliğe gitmeye mahkum. Biz hiç elimizi sürmesek de yine bu eşyalar kirlenecekler.' Bu tespitim annemi rahatlatmaya yeter miydi?;  hiç sanmıyorum ama kişisel olarak bunu bilmek beni bir nebze de olsa rahatlattı doğrusu. Müdahale edilmezse her şey ama her şey bozulmaya mahkum. Hiç dokunmadan bıraktığımız bir bardak su zamanla içilemez bir hal aldığı gibi hiç kullanmadığımız eşyalar bile zamanla yıpranırlar. Senelerce arayıp sormadığımız bir arkadaşımızla yıllar sonra bir araya geldiğimizde eski sıcaklığı bulamamamızda Entropi'nin suçuymuş. Hani meşhur var olan hiç bir şey yok olmaz fizik kuralına ek olarak  yok olan değil de donusen hic bir seyi de eski haline ayniyla getirmek ya imkansiz ya da zahmetsiz ve/veya katiksiz degil. (Mesela benzin arabada isi ve hareket enerjisine dönüşüyor ya tekrar onu benzine dönüştürmek imkansız aynen öyle de imkanlı olanlar bile mesela suyu iki hidrojen  bir oksijen atomuna dönüştürmenin de disardan enerjiye yani bir mudahaleye ve emege ihtiyaci var.) Yani her şeyin bir bedeli var ki bu  atasözüde gelip  Entropi'den ilham almış.Bütün maddi manevi ilişkilerimize zaman zaman gerekli 'müdahele'leri yapmazsak bozulmaya mahkumlar anlayacağınız. Sağlımızı, sevdiklerimizi, inancımızı, aldığımız eğitimi sürekli beslememiz gerekliymiş ki bozulmasınlar, taze, diri ve capcanlı kalabilsinler.   Nereden geldi ansızın bunlar aklıma?? Yıllar önce dinlediğim bir konferansta kısaca değinilmişti Entropi kavramından. Sonrasında da kısa bir araştırma yaptığımı hatırlıyorum. Daha fazla bilgi isteyenler www.entropi.net sitesini inceleyebilirler. Aslında  daha dün izlediğim filmden bahsetmek istiyordum ve filmi izlerken 'Nasıl her şey normale dönecek?'  derken Entropiyi ve düzensizliğin içindeki düzen kavramini nasil hatirlamazsak boyle olaylarla hatirlatildigimiz aklima geldi.  Film gerçek bir hikayeden uyarlanmış; hepimizin aslında ekran başında şahit olduğumuz 2004 yılında Endonezya yaşanan  Tsunami felaketini bizzat yaşayan üç çocuklu bir ailenin öyküsü. Filmin ismi 'Impossible'; Türkçe'ye 'Kıyamet Günü' diye çevrilmiş. Sahilin kenarındaki bir otelde havuz başında eğlenen aile üyelerine tam odaklanmışken birden denizden gelen metrelerce yükseklikteki dev dalgaların nasıl bir az önce sen şakrak oynayan çocukları, işteki sıkıntılarını unutmaya çalışan insanları yuttuğunu ve sürüklediğini görünce boğazınızda bir yumruk oluşuyor. Bir  yaprağın rüzgarın önünde sürüklenip gittiği gibi kocaman arabaların, ağaçların ve insanların suyla  giriştikleri tek taraflı kavgadan yenik düştugune sahit oluyorsunuz. Tam 200.000 insan ölmüş Tsunami'de. Filmin hepsini anlatacak değilim. İzleyin  şüphe götürmeyen insanın acziyetini dehşet bir şekilde anlatıyor. Entropinin bir kez daha ispat ediyor evrenin sonlulugunu.  Böyle küçük kıyametler aslında büyüğü hakkında ibret vermeli insana  ve ayağının altındaki toprağın, üstündeki çatının, yani basindaki sevdiklerinin hiç bir şeyin kalıcı olmadığını hatırlatmalı bir kere daha ve her gün binlerce insanın bazen ferdi bazen de böyle felaketlerdeki gibi topluca kendi kıyametlerine doğru ilerlediğini hatırlatmalı zannimca yoksa hergün önünden geçtiğimiz mezarlıktan birinin kalkıp kulağımıza fısıldamayı bekliyorsak amenna.  İronik olan ise önünden her gün iki kez mecburi geçiş yaptığım mezarlığın hemen yanında 20 Dolara Geleceğinizi okuduğunu iddia eden bir Psychic Reading yeri olması. Çitin öte tarafındaki mezarlık ücretsiz aslında her gün gösteriyor bizim de mezar taşımızın bir yerlerde bizi beklediğini. Necip Fazıl'ın dediği gibi: 
Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?

Fazla didaktik yazıları sevmem. Öyle olduysa affola...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Umut iyi bir kahvalti, fena bir aksam yemegidir.

YASAMAK ZOR ZANAAT VESSELAM...

Ardic Agaci